terkos gibi değil gibi -mart 2008-

Efendiiiiimmmm... Gün geldi, devran döndü, ve en nihayetinde ne oldu dersiniz?.. Memo Transalp aldı!.. Ve fakat kendisinin yıllardır xl 200'den öte motor kullanmışlığı olmadığı için tabi henüz pek acemi. Memo Transalp'e alışsın diye efendim, ayarlıyabildiğimiz ilk müsait günümüzde atladık, uzun gibi değil gibi bir yol yapabilmek amacıyla Terkos'a doğru yola çıktık. Fekat biz ne bilelim havanın yoğun sisli ve yolun yoğun kamyonlu olduğunu...


İşte o!.. Transalp!.. Memo yeni motorunun heyecanıyla buluşma yeri Firuzağa'ya Faruken'den önce gelmiş, ilk iş olarak da motorunun fotoğrafını çekmiş...









...Sonra da "Kadrajda ben de olmalıyım!" diyerek kendini kadraja sokmuş.









Faruken de gelince Terkos Karaburun'a, Belgrad ormanı ve Kemerburgaz üzerinden gitmeye karar verdik. Havanın fena halde sisli olduğuna Belgrad'da müşahade ettik. Ama sis, trafiksiz bir yolda gayet önemsiz, ve hatta orman içinde ziyadesiyle hoş olabiliyor, değil mi?..
Evet olabiliyor...







Aha, Memo yine kadraja girdi.












Hayır fotoğraf yamuk değil; Faruken, Memo, motorlar ve ağaçlar poz vermek için hep sağa kaykılmışlar.











İki transalp yan yana. Vallahi pek hoş doğrusu...










Memo kuş seslerini dinliyor... Yok, aslında dinlemiyor, dinliyormuş gibi yapıyor, aklı Transalp'te çünkü.











Memo bayram çocuğu gibi motorla poz verip verip duruyor. Akşam da motoru yastığının altına koyacakmış gibi bir hali var.










Memo motora binizliyor.










Memo motorla gidizliyor.












Hah, sonunda Faruken'in de bir pozunu alabiliyoruz.












Memo tekrar kadrajda...












Belgrad Ormanı'ndan süpersonik bir kesit.





















İki süpersonik motosiklet...












Efendim, sis Belgrad ormanı dahilinde hakikaten pek güzeldi. Lakin ne zaman ki ormandan çıktık, Kemerburgaz'a geldik, Terkos'a doğru giden yollara girdik ve kamyon trafiğinin fevkalade yoğun olduğunu gördük, işte o zaman sisten tiskindik. Kamyonlar yolları toz toprak yapıyor idi, sis de toz toprağı kaygan çamura dönüştürüyor idi. Biz de saatte ortalama 30km hızlan gidebiliyor idik.





Faruken hayattan tiskinmiş halde geri dönüp dönmemek üzerine düşünüyor.











Kaygan yollar, sis ve Faruken...












Kaygan yollar, sis, Faruken ve kadraja giren Memo...












En nihayetinde, 'Memo'nun motora alışması için keyifli bir yol yapmak' şeklindeki amacımıza hiç uymayan bu yolu bitirmeden geri dönmeye karar verdik. Zaten Karaburun'a varmaya çalışsak, bu hızla iki gün sonra varabilirdik. Velhasıl geri döndük ve ilk bulduğumuz lokantada yimek yidik.















Lokantanın önünde iki süpersonik motor...











Dönüşte kaybolmak, kavşağı geçmek, durup geri dönmek, tabelalara bakmak...


Dönüşe geçtik geçmesine ve fakat Faruken'in kilometre saati bozuldu. Ön tekerden gelen sayaç teli laçka olmuş, ikide bir saatin dibinden çıkıyomuş. Bakırköy civarındaki Honda servise gittik, herkes cuma namazına gitmiş olduğu için taktıramadık. Faruken "Kendim takarım kardeşim" dedi ve takmaya girişti.






Evet, evet, olacak!.. Olacak!..












Faruken işi çıplak elle beceremeyince alet edevatı açıp
motorun altına yatmak zorunda kaldı.


Alet edevat da Memo'nun selenin altından çıktı. Memo seleyi çıkarmışken motorun bir fotoğrafını çekeyim demiş. Nasıl olmuşsa kendisi kadrajda değil...










Evet, evet, olacak!..












Ve işte sonunda tel yuvasına oturuyooor!...










Ve Memo kadrajda...

No comments: