Yalova ve Civar Köyler -Mayıs 2007-

Dört motorlu, Yalova, İznik gölü ve Karamürsel rotasındaki köyleri gezeceğimiz günübirlik tur için Memo'yu aradım... "Abi benim iş yetiştirmem lazım siz gidin bana anlatırsınız" deyince ben de Pendik'teki motorcu arkadaşlarım İshak ve Ramiz'i arayıp hemen bir organizasyona giriştim. İshak'ta Piaggio x9 250 Ramiz abide Kanuni Tiger 250 var. Planımız şöyleydi: İshak ve Ramiz Pendik'ten 9:30 feribotuyla Yalova'ya geçecekler, ben de Yenikapı'dan aynı saatlerde feribota binecek ve Yalova'da saat 10 gibi buluşacaktık. Fakat ben endurocu gibi olduğum için sabah 6:00 da kalktım, kahvaltı hazırlık falan derken saat 7:00 da kendimi motorun üstünde Pendiğe doğru giderken buldum. Önce Maltepe'de İshak'ın evine uğrayıp onu da alıp Pendiğe beraber geçeriz dedim ama sabahın köründe adam fosur fosur uyuyordu. Telefonla uyandıramayınca site güvenliğinden rica edip haber gönderdim. "olum kafayı mı yedin saat daha yedi buçuk hani 10:00 da Yalova'da buluşacaktık" diye yarı uykulu kalın sesle söylenince ben de "Pendiğe kaaveye gidiyorum orda buluşur beraber gideriz dedim"

Kaaveye gelince bi çay söyledim. Hemen kaavenin yakınında oturan Ramiz abiyi aradım fatkat o da uyuduğu için telefonu açan olmadı.









Ben de İshak'ın gelmesini ve Ramiz'in uyanmasını beklerken kaavedeki akvaryumda çekim yaparak vakit geçirdim.









Neyse yarım saat sonra İshak damladı kaaveye. Ramiz abiyi ararayıp kaavede beklediğimizi söyledi.









Sağolsun Ramiz abi kaaveye gelirken evde yaptığı tostlardan getirdi.









Ve kaaveden feribota doğru yola çıkıyoruz.











Feribot için sıra beklerken dünyanın en klasik artistik fotoğrafını çekeyim dedim ama eldivenlerle makinanın ayarlarını tam yapamamışım fotoğraf mavi oldu. Fotoğrafçı gibiyim değil gibiyim.








Yalova'ya iner inmez acıktık. Oysa daha yeni kaavede tost yemiştik.









Abi motorları da alıyosun dimi?










Ben endurocu gibi olduğum için rotamızı Kirazlı, Elmalık Gacık köyleri falan diye yaptım. İshak'la Ramiz değil gibi olduklarından bir saatlik köy yolları seyahatinin neticesinde yaklaşık 20 km yol yaptığımızı gördük ve bir süre daha asfalt yolda ilerlemeye karar verdik. Ana yoldan Orhangazi'ye kadar gidip bir mola verdik ve İznik gölünün kıyısından ilerlerken Keramet kaplıcalarına bi uğradık. Bi baktık, bir sürü motorcu daha gelmiş. Merhabalaştık.




Şahane bir yermiş. Böyle ufak bir göl. Suyunun sıcak ve şifalı olduğu söyleniyor.









Ramiz abi suyun sıcaklığını kontrol ediyor.










"Kardeşim burası plaj mı? Ne bu deniz yatakları toplar falan?... Tam şifa bulacaadım konsantremin içine ettiniz"









Kaplıcalardaki moladan sonra tekrar asfalt yola çıkıp Yalakdere istikametinde ilerledik. Yol kenarında enduro yapabileceğimiz bir arazi görünce benim gene endurocu gibiliğim tuttu.










Önce artistik bir foto çektik sonra endurocu gibi miyiz değil gibimiyiz sürüşleri yaptık arazide.











heyt babalar bee.. poza bak artiz gibi












Ramiz abi Kanuni Tiger ile enduro yapmaya çalışıyo.

Bir tane de video çektik burda. Onu seyretmek için Memo'nun videoyu yüklemesini bekleyeceksiniz. Ben bilmiyorum siteye video yüklemeyi.







Tarlada enduro.

Yalakdere'ye doğru devam ederken yol kenarında çilek satan dede ve torunlarını gördük. Biraz çilek alıp dedeyle de muhabbetettik. İshak "buranın çilekleri çok güzel olur. Ben iki kutu da eve götürecem" deyip üç kutu aldı.








İki resim arasındaki yedi farkı bulunuz.










Ramiz abinin "Lan ne iyi ettik te çıktık yola" ifadesi










Dededen aldığımız çilekleri yemek için bir çeşme başında mola verdik.









Ramiz abiyle İshak şerefe çilek tokuşturuyolar... Yarasın.










Çilekleri yedikten sonra çeşmeden sularımızı doldururduk. Bu sırada üç tane R1200 GS (gibisi olmayan endurocu) geldi. Onlar da sularını alıp yollarına devam ettiler. Arkalarından "Abi motor bu işte yaa.." "Bundan bi tane olacak var yaa... dünayı gezersin..." tarzında kısa bir geyik çevirdik.






Çeşmeye yanaşan traktördeki dedeyle Ramiz abinin muhabbeti güzeldi.
-Selamün aleyküm dede.
-Aleyküm selam
-Yaş kaç dede?
-Seksenden yokarı.
-Ne kadar yokarı dede?
-Bilmiyom... Seksenden sonra saymayı bıraktım.
-Maşallah... Maşallah...





Yalakdere'yi geçtikten sonra İnebeyli'den tekrar köy yollarına saptık. Ayazma ve Soğuksu arasında Boşnakoğlu yazan bir tesis tabelası görünce hemen durduk çünkü üçümüz de Boşnakız.








Çok geniş bir bahçesi olan dere kenarındaki bu tesiste ayran molası verdik.









Ayranlarımızı beklerken İshak'la Ramiz abi "buralar cennetmiş abi.. İstanbul'da çürüyoruz" içerikli koyu bir muhabbete daldılar.









Buzlu ayranlar da nefismiş. Bu arada ayranları getiren boşnak kardeşimizden buralarda yaklaşık 10-15 tane Boşnak köyü olduğunu öğreniyoruz









Ehe.. ehe.. Memo tarzı fotoğraf çektim ben de...










Bunlar İshak'ın eve götürmek için fazladan aldığı çilekler. Arka çantasında titreşimden çilek salçasına dönmüşler.









Feribot gişelerinin önünde salçaya dönmüş çilekleri yıkayıp yedik.









Yalova'ya vardığımızda feribotumuzun kalkmasına daha 3.5 saat vardı. Biz de Termal kaplıcalarına uğramaya karar verdik. Ben ve İshak kaplıcalara çocukluğumuzda gelmiştik bir kere. Ramiz abi ise yakın zamanda gelmiş olduğu için önden giderek bize yol göstermeye çalıştı. Fakat bir yerde yanlış tarafa sapınca kendimizi Çınarcık'ta bulduk. İyi de oldu Sadık amcayla tanışmış olduk.




O kadar yanlış yola sapıp Termal'i geçtik falan ama Ramiz abi hiç bozuntuya vermedi. Hemen Sadık amcanın yanına kurulup sohbete başladı.









-Sadık amca şu eşek senin mi?
-He benim ya.
-Bi tur versene. Ehe.. Ehe..
-Nah orda işte git bin.
-Ben bilmem nasıl binilir... Gel bi göster







Soldaki benim...










Eşekle yaptığım kısa enduro gezisinin videosunu yükleyecez inşallah.









Eşşekle enduro.

Çınarcık'tan Yalova'ya dönerken bu defa kaplıcaları es geçmedik. Tabi fazladan bir sürü yol yaptığımız için kaplıcaları gezmeye vaktimiz kalmadı. Biz de sadece yemek yeyip geri döndük.








Kaplıcalardan feribota doğru giderkene...










İshak arka çantasına bulaşan çilek salçasını bir benzin istasyonunda temizletirken. Sol alt köşedeki İshak'ın eli.









Nihayet dönüş için feribota bindik. "Ne kadar güzel bir gezi oldu dimi abi... motorlarımız da iyiymiş haa... köy yolları falan banamısın demedi.." diye muhabbet ederken tam burnumuzun dibine bir R1200 GS park edince muhabbeti kesip alete bakmaya başladık.







Ve işte yolculuğumuzun başladığı kaaveye varıyoruz.










Günün yorgunluğunu ancak bir okey partisi alır dedik ve hemen karoyu kurduk.










2 comments:

Unknown said...

Yeni ekip de tam uyumlu.%100 yerli
eşşeğe kaskla binmek akıllıca nolmaz nolur..

Anonymous said...

Bu arada eşeğe binmek için uzak doğu sporlarını da bilmek gerekiyor demek ki. Haayt, huuaaayyt filanr diye narayla kerata hareketleri filan.
Güzel geziii...