izmir -nisan 2008-

Efenim şu hayatta endurocu gibi olan yalnızca biz değiliz ya, Emrah Ablak da uzun zamandır motosiklet sahibi olup uzun uzun yollar yapmış, İran'a mirana gidip gelmiş bir arkadaşımız. Ne zamandır ulan birlikte yol yapsak ya diye konuşup duruyorduk kendisiynen. Mart ayında Uykusuz dergisinin İzmir Kitap Fuarı'ndaki imza günü için İzmir'e gidilmesi söz konusu olunca olunca "Yahu" dedik "niçün hep birlikte motorlarla gidip gelmiyoruz ki?.." Ve üçümüz, üç günlük bu yolculuk için, üç Transalp'le çıktık efendim yola.


Her zamanki buluşma yerimiz Firuzağa'ya buluşmak için
ilk defa gelen Emrah sevinçli gibi
şaşkın gibi.









Faruken ilk defa üçlü yol yapacağımız için
sevinçli gibi. Ama değil gibi değil,
düpedüz sevinçli yahu...










Memo ise yeni Transalp'i ile iyk defa uzun yol
yapacağı için bir sevinç yumağı olmuş durumda.










Sevinçli üçlü.










Firuzağa'dan yola çıkmak.










Feribotçuların ne hikmetse bu defa motorları
bağlayasıları geldi. Biz de heralde ilerde çok feci
fırtına var dedik ama fırtına mırtına da
yoktu hani..









Motorları bağladılar ama bağ Emrah'ın motora
kadar yetti. Faruken ve Memo'ya takoz düştü.










Eğer ki ertesi gün motora binecekseniz "altı saat
bana yeter" diyerek kalkış saatinden tam altı saat önce
yatağa yatmamalıyız. Çünki o altı saatte muhakkak
uyumak gerektiği için stres yapıp uyuyamamız gayet
muhtemeldir. Sonr öyle her uzun yolun başında feribotta
uyumak fırsatı bulamayabiliriz, değil mi...







Emrah uyuyor gibi değil gibi.


















Emrah Ablak ve Tübitak Bilim Teknik,
ayrılmaz ikili.










Faruken yeni farketti ki makinesi süpersonik siyah-beyaz fotoğraf
çekebiliyormuş. O da bu yolculuğun büyük bir kısmını Ara Güler
olarak geçirmeye karar verdi. Farauken Bayrakgülerektare.

















Bandırma hatırası.










Bandırma'da Tıransalp üç
Tıransalpsiz seyyahat güç
Bandırma'ya gidilmez hiç
Şöyle Tıransalp olmasa
















Bandırma'nın çiçekleri
Ne güzeldir böcekleri
Hiç dokanmaz fâidesi
Şöyle Tıransalp olmasa









Bandırma'dan sonra bir türlü ezberliyemediğimiz
Edincik sapağı medincik mapağı gibi yollardan
yine her zamaki gibi yanlışlıkla Erdek'e çıktık.










Araen Gülerektare Erdek'te.










Erdek'te durmuşkene biraz bakınalım dedik.











Erdek'te iskelede yürümek bir başkadır.

Emrah termosta kaave getirmiş. Memo
kaaveden içebilmek için 850 fonksiyonlu
çakısıyla pet şişe keserek bardak yapıyor.
Geriye kaldı 849 fonksiyon.








Çakı taşımak sünnettir.
Kaldı 848 fonksiyon.









Faruken'in makineyi Memo kapızlamış.
Aro Tembelgüler.










Erdek'te bir iskelede içilen kahvenin lezzeti bambaşka.










Erdek'te şey de bambaşka...
Eeem, neydi ya, unuttum...










Bu yoldan bin defa motorla gidip gelmişliğimiz var,
hiç bu kadar yeşil, bu kadar çiçek kokulu haline denk
gelmişliğimiz olmamıştı. Böyle ortalık biyerde "Noluyo
lan burda" diyerek durup tarlalara bakasımız geldi.
Olay Temmuz'un Ağustos'un sıcağında değil Mayıs'ın
baharındaymış. İnsan şehirde yaşayınca sadece
yazı ve kışı biliyor. Meğer ki bahar da var imiş...






Emrah ve bahar.










Emrah ve bahar 2.










Memo yolda gidizliyor.
Memoooo, rejim yap biraz Memo!..









Faruken yolda gidizliyor.










Gönen'de karnımız acıktı. Emrah en güzel çorbanın
ve en güzel köftenin yerini soruşturuyor.











Çorba içen Memo'nun sağı solu belli olmaz!.. Netekim sağında Emrah solunda Faruken var...

Fara Gülerktare'ni objektifinden:
"Gönen'de yol tarifi"










Arauken Bayrakgüler'in objektifinden:
"Gönen'de yol tarifi ve Transalp kontrol paneli"

















Memo ve Emrah Köfte aşkıyla yanıp tutuşurlarken Faruken
içindeki belgesel fotoğrafçılık ateşini takip ediyor. İşte köftecinin
bitişiğindeki demici dükkanındaki demirci amca.
















Efenim demirci amcaların anlattığına göre bu
meslek de kaybolan mesleklerden biri imiş ve
burası da buralardaki son demirci imiş...









Faruken son demirciyi belgelerken Emrah ve
Memo köfte bekleyişi içerisindeler.











Diğer demirci amca. Kendisi poz vermeyi pek sevdi.

Köfteyi yiyen Memo'nun da kafası belgesele basmaya
başlamış, o da demirciyi çeken Faruken'i çekiyor.










Bir dizi demirden edevat.










Bir dizi orak. Demirci amcaların anlattığına göre
artık bu oraklar kullanılmıyormuş. Bunların yerini
makineler almış.
Acaba bir gün insanların yerini de
makineler alacak mı?!!!...








Ulan Faruken, az aragüler diyilsin haa...










Memo'nu elinde son orak.
Öbür elinde de çekiç var ama çaktırmıyor.

















Vay be, bu yolculukta herkes bir fotoğraf sanatçısı oluverdi. Meğer ki Emrah'ın makine de panoramik
çekebiliyor imiş.. Panoramik fotoğrafı parça parça çektiği için demirci amaca iki yerde çıkızlamış...


Biz nasıl demirci dükkanını ilginç bulup inceliyor isek
bu amca da bizi ilginç bulmuş ve incelemeye gelmiş...

















Demirci amcalar gördükleri ilgiden memnun oldular
herhalde ki ocağın nasıl yandığını, demirin nasıl
dövüldüğünü göstermekte gönüllü oldular.









Canım, Memo'nun makinesi siyah beyaz ya da
panoramik çekemiyor olabilir ama o da sanatçı
çocuk yahu, öyle demeyin...










Solda: Faruken demiri tavında dövüyor. Sağda: Faruken the Necromonger (Yaşasın Riddick!)

Faruken işi öğrenizliyor.











Bileyci amca (Memo'nun objektifinden)


Bileyci amca (Farukaraen Bayraktagülerektare'ni objektifinden)

Demirci amca olmak. Poz vermek.










Demirci amcalar Bir de iki kişi aynı anda demir
dövme işini bize gösterdiler. Hep filimlerde
gördüğümüz bu olayın gerçeğine müşahade etme
fırsatını bize verdikleri içün teşekkürü kendilerine
borç biliriz.








Bu süpersonik yeşillik içinde ikide bir durup
etrafı koklamaktan kendimizi alamıyoruz.










Bu fotoğraflar sanatsal oldukları içün
yeşiller gri gözüküyor.










Burası yanlışlıkla saptığımız bir yol.
Ama vaktimiz bol.
(kafiyeli oldu)











Yanlışlıkla saptığımız yoldaki koyunlar, arkasında köprü, köprüde Memo..
Ve köprüden bakan Memo'nun gözünden tekrar koyunlar...


Köprünün adı da nefismiş.










Transalp'in gırmızısı da bir başka oliyür...










Faruken aragüler'liği bırakıp speşılefekt'çiliğe
başlamış, kafasını fotoğrafa adeta montajlamış
gibi değil mi sizce de yahu?..










Emrah incelemede.










Görgü tanıklarının ifadesine göre bu koyuncağız bu
kuzucağızı az önce doğurmuş. Koyunluk zor zenaat valla,
doğduğun gibi ayaklanıp yürü, doğurduğun gibi loğusa halinle
yine ayaklanıp yürü... Beşikten mezara kadar mesai...















Tabakhane köprüsüne karşı sigara tüttürmek.










Kırmızı ve yeşilin armonisindeki ahenkli uyum...











Aşağıda Emrah beyden çeşitli panoramalar...
































Ayva çiçek açmış yaz mı gelecek
Firene basınca gaz mı gelecek
Beş vites acaba az mı gelecek
Yandım Allah yandım yandırma beni
Upuzun yollardan kaldırma beni...








Emrah bu çiçekleri manitasına mms olarak gönderiyor.










Memo tuvalet çıkışı manitasıyla telefonda konuşuyor.


















Bergama fatihleri.










Evet asıl istikametimiz İzmir, ama şimdik,
İzmir'in içinde konaklamak mı güzeeel, yoksa
Foça'da konaklamak mı güzel?..
Tabi ki Foça'da konaklamak güzel...









Foca girişinde kırmızı Transalp.










Foça girişinde siyah Transalpler.


















Foça'da bulduğumuz pansiyon'un balkonundaki
kırlangıç yuvası.










--Memo Tembelçizer--
Yaş: 5 --- Hayran olunan kahraman: Hopdediks
Yaş: 36 --- Gelinen nokta: Hopdediks

















Foça'da akşam gezintisi.










Foça'da gün batımı.










Foça'da enine gece.










Foça'da boyuna gece.


















Foça'da sabah sersemliği.











Foça'da sabah süpersonikliği.


Otel pansiyon hayatının en güzel yeri gece televizyon izlemesi,
ikinci güzel yeri de sabah kahvaltı etmesi.


'Nerde kaldı lan bu yumurtalar..'










Şu denizin berraklığına bakınız efenim,
İnsanın hemen dalızlayıveresi geliyor...





















Foça (panoramik fotoda da görüldüğü üzere) minik dar bir koydan ve koyun iki yanına
dizilmiş otellerdan, pansiyonlardan ve de koyun dibindeki meydandan ve de arka tarafta
hiç girmediğimiz nice sokaklardan oluşan şirin bir beldemiz.



Foça'dan kalkış. İstikamet İzmir.










Emrah'tan manitasına bir buket çiçek daha.










Mor gül seni seviyorum demekmiş.










Sarı gül Mustafa sarıgül demekmiş.










Efenim İzmir'e vardık, motorları otele
yerleştirdik, istikamet direktoman Uykusuz
imza günü. Emrah ve Memo İmzadalar.










İmza günü baya bir kalabalıktı.










İmza sonrası yorgun çizerler fuarın önünde
bekleşiyorlar. Otobüse binip havaalanına gidecekler...










Uykusuzcular gitti, Emrah İzmirli arkadaşlarının
yanına uzadı. Faruken ve Memo'ya da İzmir'de
dolaşmak kaldı.










İzmir'de gece gece neresi dolaşılır?
Tabi ki kordon boyu...










Memo otel işletmelerine karşı saygıda kusur etmez,
o yüzden otellerde daima hazırolda uyur.










Emrah İzmirli arkadaşlarının yanından sabaha
karşı dönünce sabah erken yola çıkma planı yattı.
Emrah da yattı ve iki saat daha uyumaya karar verdi.










Emrah'ı otelde uyumaya bırakan Memo ve Faruken dolaşmaya çıkmışlar.
İzmir'de sabah sabah neresi dolaşılır?
Tabi ki kordon boyu...









Ne gadder ilginç bir heykel değil mi?..










Kördön böyü.


















Faruken ve Memo "Kardeşim, şu koca İzmir şehrinin
illa ki Kordon'dan başka da dolaşılacak yeri vardır"
diyerek kendilerini yola vurup rastgeldikleri kahverengi
"Smyrna" tabelasını takip ettiler. Ve bittabii, tarihi bir yerleşim yeri, kale içi filan gibi bir eski şehir olmasını
umdukları Smyrna'yı bulamadan kayboldular.






Bu Artvinli bakkal arkadaşımızın anlattığına
göre Smyrna diye kahverengi tabelayla gösteriler yer
tam orasıymış zaten, ve bir dikili taştan ibaretmiş.
Tarihi şehir falan yok yani...








Mevzubahis dikilitaş bu mudur, yoksa bu
o dikili taşa istinaden yeni yapılmış bir anıt
mıdır, okadarını bilemiyoruz. Artvinli
bakkal da bilmiyordu...









Smirna fatihi Memo.









































































































































































































































































































































































































































































































































































































































































16 comments:

schured said...

Abi o edincik-erdek-bandirma yol ayrimindaki bina Balikesir Ozel idare Yazlik Kampidir. O iskeleden de en az 75.000 kez baliklama dalmisligim vardir. Uzdun beni be abi.. ahh cocuklukk..

murat said...

birdahakine balıkesir'den geçerken haber verirseniz ben de takılırım size =P

kedikumu said...

4,5 dakka mouse tekeri çevire çevire geldim ben de ta buraya. uzun yolmuş...

atay said...
This comment has been removed by the author.
xsinanx said...

super bır gezı yapmıssınız.benımde buyuk hayallerımden bırı.
transalpler mukemmel bu arada

son olarak memo o gobek gercek mı be abı.hayır ınanamam buna.kesın fotosop.bana fotosop oldugunu soyleyın :P

Dogukan Tunc said...

ÖSS'ye hazırlandığım yıllarda,o çetin ama boş mücadelede,test kitaplarında kaybolmak üzereyken tek avuntu ve eğlence kaynağım vardı.Lombak,kemik gibi mizah dergileri.Her ay o mecmua bayiinin önünde dikilirdim,"abi herzamankiler" dediğimde anlar,lombak ve kemik çıkarırdı raftan.İlk sayfadan başlardı neşe pınarı.Genelde çizerlerin tasvir edildiği,2 sayfalık büyük bir kare olurdu.O zamanlar çok merak ediyodum,Tübitak'ın,Rezil'i Rüsvan'ın,Lombak Şehitleri'nin çizerleri nasıl insanlar diye.Sadece tahmin edebiliyordum ne kral adamlar olduğunuzu.Gizem perdesi benim için az önceki 30 dakikada aralandı tam olarak.(Resimleri indirirken,kimisinin ismi DSC ile,kimisinki IMG diye başladığı için zorluk yaşadım.Ona bi çare bulursanız lezzo.) (Bulup kılsızını aramak) O dönemde dergiyi ara ara rahatsız etmişliğim vardır telefon vasıtasıyla.Çünkü merak ediyordum seslerinizi bile.İDOLÜMDÜNÜZ LAN ANLASANIZA.Ama meğer yanlış canlandırmışım kafamda sizi.Meğerse tahmin ettiğimden kat be kat süpersonik adamlarmışsınız.Doğa,güzellik sevgisiyle dolusunuz lan resmen.Çağatay yolda tadı yakalamış olmanız haricinde,bunu fotoğrafçılıkla da birleştirmeniz şahane.Ara Güler candır,saygımız vardır.Faruken abi!Nerelerdesin sen ya.Gazetelerde tek tük gördüğümüz karikatürlerin harici,İlhan İrem gibi kabuğuna çekilmenden korkuyorum.Katıl bu gençlerin arasına,katıl bu Uykusuz adı verilen neşe katarına.Senin çizgini daha sık görmek istiyoruz.(Toplum adına çoğul konuşuyorum ama kızmaz o bana.Sever beni.)
Ben Ankara-Beytepe'de okuyorum (Memo abinin tuvaletindeki mahrem dünyasından bir macerasını çizdiği) ama geçen sefer Uykusuz söyleşisine katılmaya geldiğimde salonun çok dolu olduğunu,yeni katılımcı alamadıklarını söylediler.Sizin böyle bir talimat vermediğinizden emin olduğumdan orda o organizasyoncuların g.tünü kesmek istedim,"BURAĞIN LÖAA GİRECAM" diye içeriye şarj etmeyi düşündüm,ama sonra efendiliğimi muhafaza ettim,boynum bükük geri döndüm.Hepinizin pırıl pırıl orda dizilmiş ve sorulara cevap vermeye hazır olduğunuzu bilmek ama içeriye girememek kötü oldu.Ama şimdi söylüyorum,bi daha gelmezseniz,künyedeki adresi basıcam.Açıkça söylüyorum.Transalp'le mi gelirsiniz,transatlantikle mi bilemem.
Böyle yetenekli,güzel insanlar karşısında son bir söz hariç daha fazla konuşmak istemiyorum(öeh daha konuşaydın diyebilirsiniz).O son söz de şu:
Sizleri seviyoruz.Çizin ha çizin.

Cevval Portakal: said...

İnternetin gözünü seveyim, zamanında düşünüyordun; Memo acaba gerçekte nasıldır, Faruken ne şekildedir diye, karikatürize edilmiş gerçek sıfatı, beyninde tekrar gerçeğe çevirmeye çalışıyordun.
Halbuki artık öyle mi, gerek motorun üzerinde, gerek kahvaltı ortamında bakıyorsun fotolara, demek böyleymiş bu adamın kaşı gözü normalde diyorsun. Çok güzel bir şey aslında bu.

yiittin said...

bıyıksız emrah ablak mı olur ? çakmadır o çakma.. emrah ablak dediğinde 68 chevrolet tamponu gibi bıyık olur ! bıyık mühim hacı ! ayrıca hastasıyız hamudunun..

burax said...

Ah ulen o kadar gör o transalp leri firuzagada ... (o sirada sende scooter la pogaca almaya cik) kimbilir kimdir nereye gider de... Megersem tayfa saglammis... Motoru büyüteyim biraz pesinizdeyim :)

evdeki ses said...

abierim ablalarım eserde "erdek" diye adı geçen yer "düzler köyü" dür... "edincik tabelası" diye adı geçen edincik on numero bir kasabadır... iki yanı zeytin ağaçlı bir yoldan çıkılır.. ordan da gönen yoluna devam edilir..

yprkkk said...

tabakhane köprüsüne koptum =)
bu arada memo tembelçizerrr size hayranlığımm an ve an artıyorr fakatt öğrendimki bir sevgiliniz varmışş... bu benii derinden üzdü :( çnküü aşık memo'ya bende aşıktım o şiirlerdeki duygusallığı hiçbir şiirde bulamadım =)ben bir kere taksimdeki ofisinize gelmiştim sizi görmek için lakinn yoktunuz :(
ben herhafta uykusuz kapakdan önce "idda ediyorum şu şöyledir bu böyledir"köşesini okuyorum
ve t-shirtünüzüde çok seviyorumm size özel öyle bi t-shirt yaptırıp hediye etmek istiyorum =)
bu arada takıldığınız mekan "kemancı"ya sıklıkla giderim ama rastlaşmak hiç nasip olmadı :(
neysee geç olsun güç olmasın diyorum eyii günler efenimm saygılar sevgiler başarılarınızın daim olması dileği ilen=)
http://badgirl-yprkkk.blogspot.com/

Anonymous said...

milyonlarca fotoğraf çekmişsiniz :) bu kadar fotoğrafa ihtiyacınız yoktu ki.. kızmayın ama, bence yolculuklarda, konserlerde insanlar gereğinden fazla fotoğraf çekmekle meşgul olarak anı kaçırıyor.. diğer yandan ani konu değişikliği gelsin ve; "memo! çizgi roman bestele artık?!" :)

emir.alp said...

emrah ablak karikatürden fırlamış gibi değil mi? bu iyi bişey

şerbet said...

hahah sonlara dogru sıkılmış, yazmamis adam bir sey.

Unknown said...

Yaş: 5 --- Hayran olunan kahraman: Hopdediks
Yaş: 36 --- Gelinen nokta: Hopdediks

Adam azmetmiş hedeflemiş ve ulaşmış:)
Bizimde durumumuz Hopdediks kıvamında...

ssbb said...

güzel gezi olmuş
çok sigara içmişiniz yalnız