rampada sağa dönen virajın apeksine tırmanmanın kıvancı

Motosiklet kullanmaya başladığımdan beri katettiğim en virajlı yol herhalde Anamur yoludur. Antalya'dan çıkıp Alanya'yı filan iyicene geçtikten sonra dağlara tırmanıp inerek Anamur'a varan, yanlış hatırlamıyorsam yüz ikiyüz kilometrelik bu yol, insanı hayattan soğutabilecek nitelikte bir yol. Evet, ben de virajlı yol severim. Hatta yumuşak yumuşak virajları yavaş yavaş alması pek eğlenceli olduğu gibi, ard arda gelen küçük küçük ve sert virajları arka tekeri bir virajdan çıkarmadan ön tekeri sonraki viraja sokmak suretiyle nefes almadan geçmek de ayrı bir konsantrasyon hazzı veriyor bana. Ve lakin bilader, nefes almadan ne kadar motor kullanılabilir? Saatte otuz kilometre ortalama hızla yüz küsur kilometre kaç saatte alınabilir? Anamur yolu başlangıçta çok eğlenceli, ve fakat Anamur'a yaklaştıkça insanı hayattan bezdiren, dağdan tepeden soğutan, doğadan tabittan tiskindiren bir yol. Tabi Anamur'a varınca "nasıl da vardım ama" diye bir sevinç yaratmıyor değil.

Neyse efendim, bu yol her ne kadar böylesine zorlu bir yol olsa da, rampada sağa dönen virajın apeksine tırmanmanın kıvancına ilk defa bu yolda nail oldum. Bu küçük tırmanış hareketi benim keşfettiğim özel bir hareket bir teknik falan değil tabi ki. Bunu herkes yapıyor. Ben sadece bu yapılırken yaşanan küçük kıvancı dile getirmek arzusundayım.

Apeks kelimesi çok da sık kullandığım bir kelime değil ama virajın iç tarafından geçen en dar dönüş çizgisine başka ne diyeceğimi bilemedim. İnternetten baktığım kadarıyla apeks, viraj dönerken iç kenara en çok yaklaşılan nokta. Ve viraj sonrası sürüş kontrolünü kaybetmemek için yahut virajdan önce görülemeyen bir sürprizle karşılaşmamak için virajın çıkışı görülene kadar apekse girmemek gerekiyor. Benim sözünü ettiğim viraj ise dik bir dağa tırmanan yolun, en fazla beş, bilemedin on metre süren ve ilerisi -hatta bazen üç beş viraj ilerisi bile- gayet güvenli bir şekilde görülebilen bir viraj. Yani viraj çıkışında bir sürprizle karşılaşma olasılığı yok. Kaldı ki hızımız zaten yirmi otuz kilometre saat ve rampa çıkıyoruz. Yani gaz kesmekle bile bir kaç metrede durabilecek durumdayız. Yani burada kimseye çılgıncasına hareketler yapıp yüksek kıvanç yaşamayı öneriyor değilim, olağan bir hareketin içerdiği olağan duyguları ifade etmek istiyorum. Evet muhtemelen başka yollarda başka türlü virajların da gayet kıvançlı dönüş şekilleri vardır ki uygulandığında karşıdan gelen aracın altına giriverilir yahut düzlük sanılan viraj çıkışından uçuruma uçulabilir. Lakin bizim bu kıvancı yaşadığımız virajımızın ilerisi kabak gibi görülebiliyor. İlerisini göremediğimiz virajlarda ise dönüş şeklimizden değil dönüş güvenliğimizden kıvanç duyuyoruz. İlersini görsek de görmesek de reflekselerimizin bizi güvene alabileceği sınırların ötesinde asla hareket yapmıyoruz. (Değil mi arkadaşlar)

Bu sözünü ettiğim viraj, önümüzde aniden sağa doğru dönen ve yukarı doğru çıkan ve sonra hemen düzelen, ve sağ kenarı aşağı doğru eğimli bir viraj. Neden sağ kenarı aşağı doru eğimli? Çünkü yolların -herhalde yağmur suyunu ortada biriktirmemeleri için olsa gerek- ortası bombeli kenarları aşağı doğru eğimli oluyor; bizim gittiğimiz bu dağ yolu aynı zamanda gayet dar bir yol olduğu için kenarlarının aşağı eğimleri de biraz abartılı. Virajın içinde bu eğimli bölge de virajla birlikte dönüş yaptığı için adeta bir çukura, bir kaşığın iç yüzeyi gibi kavisli bir yüzeye dönüşüyor. Peki neden sadece sağ virajdan bahsediyoruz? Çünki yolun sağından gidiyoruz. Eğer bütün yollar tek yönlü olsaydı ve yolun sağından gidebildiğimiz kadar solundan da gidebiliyor olsaydık o vakit sağa dönen virajdan değil bütün virajlardan söz ediyor olacaktım. Yolun sadece sağından gidebildiğimiz için sola dönüşler daha denişik oluyor haliyle.

Şimdik, motorumuzun üzerinde ve yola ful konsantarasyon içinde ve şeridimizin solundan bu tarif ettiğim viraja yaklaşıyoruz. Hızımız otuz, ya da iki viraj arası kısa düzlükte olduğumuz için belki kırk km/saat. Virajı hep şeridimizin solundan ilerleyerek geniş aldığımızı düşünelim. Hız kesiyoruz, yolun ortaya yakınbölgesinin tam yatay olan zemininde ilerlerken sağa yatmaya çalışıyoruz. Ve fakat bu daracık viraj aynı zamanda yokuş yukarı olduğu için zorlanıyoruz ve daha çok hız kesiyoruz. Yolun bu kısmından gitmek hem motor üzerinde hakimiyet sağlamak açısından fazla parametreye konsantre olmayı gerektiriyor, hem de yatması zor zeminde yatmaya çalışmaktan ötürü güvensizlik hissi yaratıyor. Oysa ki viraja şeridin solundan yaklaştıktan sonra virajın içine sağdaki kaşık içi gibi; yahut bir huninin iç yüzeyi gibi olan çukurluktan girdiğimizde durum daha farklı. Motorla gelip çok fazla hız kesmeden o kaşıksı çukur yüzeyin üzerinden bir kaykaycının kavisli rampada döndüğü gibi dönüyoruz. Motor yine yatıyor ama yatay zeminde yattığında zeminle yaptığı gibi bir açı yapmıyor, eğimli zemine dik açıda kalıyor. Merkezkaç sayesinde sürücü de kendini yola dik hissediyor. Üstelik kaşıksı çukurun çeperine yaptığı bu merkezkaç basıncı sayesinde ağırlığı artıyor, yeri daha iyi kavrıyor. Velhasıl yattığı halde yatmamış gibi hissettiği için virajı daha kontrollü almış oluyor.

Evet, bu mudur yani rampada sağa dönen virajın apeksine tırmanmanın kıvancı? Virajı yokmuş gibi hissetmek mi? Hayır. Virajı yok etmek evet, keyifli, ama asıl kıvançlı olan şey virajı yok edince kalan şey. Yani rampa. Bu içe doğru eğimli ve dik rampa, bu yamuk yüzey, merkezkaç olmasa o hızda, o şekilde, o kolaylıkla asla çıkılamıyacak bir rampa. Motorun o yarım saniyelik süre içinde bulunduğu pozisyon, olağan şartlarda asla olamayacak bir pozisyon. Bu hareketi yapmak motorla düz duvarda gidiyormuş hissi yaşamakla eşdeğer. İşte mevzubahis kıvanç, yarım saniye -ya da belki çok daha kısa- süren bu düz duvarda ilerleme hissinin kıvancı.

Tabi şunu da eklemem gerekiyor, ne zaman kendi sürüşümü beğensem, kendi kendime övünsem yahut sevinsem, veya sürüşten keyif aldığımı hissetsem başıma hep bir musibet geldi. Tam "Ooo, süper viraj dönüyorum be" dediğim anda yoldan çıkıp hendeğe giriverdim. Ne zaman ki "Trafikte de ne şugar ilerliyorum be" dediğim anda önümdeki minibüse tosladım. O yüzden motor kullanırken öyle kıvanç mıvanç gibi duygulara odaklanmak pek hayırlı değil. Ama o Anamur yolunda, rampada sağa dönen virajın apeksine tırmanmanın kıvancı olmasaydı Anamur'a ne halde varabilirdim bilemiyorum.

--Memo--

2 comments:

robert te nirdo said...

Bu kabus yolu hatırladım, büyük deprem olunca tırsakilikten deprem haritasında deprem olmayan tek yer deyu bu Anamur^a arabaylan kaçızlamıştık, depremin sarsıntısını atlatmadan bu yol beni bi tokatladı bi tokatladı. Hatta dağın tepe noktası biyerde durupta " ulan dünya gerçekten yuvarlak demiştik. Eskişehirden Anamura hiç durmadan aşağı yukarı 600 km yaptıktan sonra, Anamur un düz bir yayla olduğunu görüp göz yanılsamasıyla karanın denizden daha düşük olduğu hissine kapıldık. Hiç durmadan gerisin geri Gazipaşaya kadar topuklamıştık. Bu kadar güzel olupta adamı tırsıtan tek yer olarak aklımda kalan bir yer,

Dilara. said...

O anıyla, virajla, Anamur'la hiç alakam olmamasına rağmen yazıyı okudum, değerlendirdim, keyifli anlara katıldım, keyifsiz anlar yaşamadım; fakat aklımda kalan tek şey APEKS kelimesi oldu. Tutunamadım.